Yüreği sevgi dolu insanlardık.
Gönül şarkılarımıza, halaylarımıza, şakalarımıza nakış gibi işledik bunu.
En güzel şiirleri, destanları biz yazdık!
Dostluk, misafirperverlik gibi olgular Kürdistan’lıya hastı.
astı diyoruz, çünkü şimdilerde teröriste yataklık suçu kapsamına alınarak töremiz bozuldu!
Sevgisiz bırakıldığımız gibi misafir de almaz olduk!

Sömürgeciler tüm doğamızı mahvetmekle kalmadı geleceğimizi, ruhumuzu, ilişkilerimizi bozdu.
Sadece bizi değil kendi toplumunu da bozdular.
Bizi asimle etmek için, kendi çocuklarını dahi insafsız bir acımasızlıkla, yaz kış demeden askeri merasimlere tabi tuttular.
Tuvaletlere varana kadar, her direğe asılan bayraklar nedeniyle, kızılbaş olsak bile kırmızıdan; dağa taşa yazılan o ucube sözler nedeniyle alfabedeki harflerden; Selanik’ten, Kasım’dan, cumhuriyetten nefret eder olduk!

Sonuç;
artık iki toplum, iki taraf da nefretle doluyuz!
Kardeşlik sözü bize küfür gibi dokunuyor! Hele din kardeşliği…

Sadece TSK değil, tüm devlet memurlarından, okumuşlar takımından; türküler dizdiğimiz postacılardan bile nefret eder olduk!

Barış sözü bizi korkutuyor!
Çünkü, bizi koruyacak hiçbir güvence ortaya konmamakta; TC ile yapılan barışların 28’inde, Kürd’ün aldatıldığını ve doğduğuna pişman edildiği görülmüştür!
Barış teraneleri, Kürd’ün silahını bırakmasından ısrar edilmesi, barış görüşmelerinin başlamasının koşul olarak bunun dayatılması,
akla iyi olasılıkları getirmiyor!
Elinde silah varken halledemedikleri Kürd’ü,
silahsızlaştırılarak kolay yenmenin planı bu…

Kurd denince inatlarıyla terör deyip devlet teröründen asla bahsetmeyen sözde barışsever elitler, atmacalar gibi atlamaya hazır…

Toplumdaki erozyona iki yıldan fazla bir zaman önce dikkati çekmiştik. Ancak etiketli ekabirler görmezden geldiler!
Savaş kışkırtıcılığı yapan yayınların toplumu canavarlaştırdığını, rızgari.com’da 06.11.2007 tarihinde ve Türk Aydınlarının Mutlu Türk’ü Nerede? başlığıyla yayımlanan yazımızda ‘Aydın toplumun rehberidir. Aydın savaş çığırtkanlığı yaparsa, toplum linç eder!’ sözleriyle ifade etmiştik.

Aynı sorumsuzluk, tüm basında sürdürmektedir.
Kürdler söz konusu olduğunda kullanılan dil bellidir. Kurban Kürd ise canavarlaştırılıyor, kurban asker ise duygu istismarı yapılıyor! Askere ağlarken Kürd ölülere galiz hakaretler,,,

Bu tutumlar sürdükçe, barış isteminde samimi olunsa bile, içimizdeki nefreti bastırıp barışseverliğe soyunmaya hevesimiz kalmıyor!

Bizim için önemli olan, silahlı gücümüz Kürdistan ordusudur.
Bu orduya yapacağımız öneri şudur.
Dedelerimiz, barış önerileriyle 28 defa TSK devletin paşaları tarafından oyuna getirildi ve idam edildiler!
Bize katliam uygulayanları yargılamalar failleri aklama içindi. Cinayetleri en açığa çıkan kişilerin adları da Muğlalı- Alpdoğan Paşa gibi katliam uyguladıkları yöreye verilerek, başımızda Demokles’in kılıcı gibi sallanması sağlanmıştır.

Madem barışı silahlı kuvvetler koruyor, gerilla da bizim barış ortamımızı korumak için baki kalsın!

Ey gerillalar!
Bize özgür bir vatan ve devlet sözü verdiniz. Sözünüze inandık ve peşinizden yürüdük ve ayağa kalktık.
Çok kurbanlar verdik, çok acılar çektik, lakin biz ihanet etmedik!
Bu uğurda size canımızı, malımızı, namusumuzu ve her türlü desteğimizi verdik
Sözünüzde durun!
Sizden beklediğimiz budur!

Barış olacaksa kapalı kapılar ardında değil, dünyanın gözleminde ve masanın bir ucunda Kurdistan heyeti oturmalı.
Bosna’da, Karadağ’da, Hırvatistan’da olduğu gibi tüm haklarımız gerillanın korumasında güvence altına alınarak…

Eğer..,
Öcalan gibi dönerseniz,
sizi asla bağışlamayacağız!
Asla!

15.05.09