ey-turkiyeli-irakli-iranli-suriyeli-komsum

Referandum öncesi başta bazı Kawa‘cılar gelmek üzere bir yurtsever kesim KDP ve Barzani ailesini hedef alan açıklamalarda bulunuyorlardı. Dayanakları ise Goran’ın ve bazı YNK vekillerinin ‘yolsuzluk’ iddialarıydı.
Yolsuzluk, antidemokratik uygulamalar ve adam kayırma gibi bahanelerin ardında kişisel, aile ve grupsal (dar parti çıkarları) hesapları olanlar asılında adı geçen partilerdi.

Haklı olsalardı bile, asıl dertleri adalet ve yolsuzlukla mücadele değildi. Referandum öncesi de değil, uzun zamandan beri eylemleriyle Kurd ve Kurdistan aleyhine, birliği bozucu ve düşmana hizmete açık bir hat izlemekteydiler.

Mesut Barzani ailesini ihya ettiyse bile ‘BAĞIMSIZLIK’ talebine ciddiyetle sarıldığı için tarafımızdan tercih edildi. Ancak kusursuz değildi!
Kurdistan ulusu, Referandum sonucu %93 dolayında ‘EVET’ oyuyla özgürlükten yana tutum alarak bu örgütleri boşa çıkardı. Referanduma ters düşerek, toplumsal desteklerini yitireceklerini anlayınca, referanduma iştirak edip gizlice düşman güçleriyle temasa geçtiler.
İran gibi azılı insanlık düşmanı bir devletin yine azılı Kurd düşmanı generali Kasım Süleymani ile anlaşma yoluna gittiler.
Sonunda
Goran Politbüro üyesi olan biri açıkça şu açıklamayı yaptı:
„Goran (değişim) hareketi politbüro üyesi ebdula kuwêxe mubarek sosyal medya hesabi facebook üzerinden haşdi şabi milislerinin kürdistan’daki faaliyetlerine ilişkin açiklama yapti. mubarek, “goran, hainlikten korkmamali, haydar İbadi’yi kürdistan’i işgal etmesi için çağrida bulunmali” dedi.“
İhanet-hain sözü ile suçlanarak katledilen binlerce Kurd evladına isnaden bu tabiri kullanmamalıyız.

Başımıza çorap ören asıl devletler SSCB (1) de DAHİL EMPERYALİSTdirler. Bizi insanlık dışı bir hayata mecbur edenler onlardır. Onların piyonları TC, Irak, İran ve Suriye gibi devletleri sadece düşmanımız olarak görmeyi sürdürürsek her zaman sırtımızdan vurulacağız.
Emperyalist bir devlete sırt verip ne sömürgecilere karşı ne de diğer emperyalistlere karşı savaşılır.
Çünkü o sömürgeci devletleri kurup bizi onların insafına terk edenler emperyalistlerin kendileridir. Kukla sömürgeci devletlerle binlerce şirket ve milyarlarca dolarlık ekonomik ilişkileri bulunan emperyalistler, İŞİD’e karşı kahramanca savaştık diye menfaatlerini tepip bize devlet vermeyecekleri belliydi. Emperyalistler de bizim için asla kapışmazlar, bilelim!

Bölgeyi (Güney Kurdistan’ın bir bölümünü) bilemedik 20 yıl yönetti diye eleştirilere tepeden bakan, dostça uyarılara kulağını tıkayan liderimiz Barzani ve sülalesi ne yazık ki bu acı deneyi yaşamaya mecbur idiler. Bırakın kendilerini yandaşları bile tenkide hücumla tepki veriyorlardı.

Başkan Barzani idi ise, Başbakan neden Goran’dan olmasın, maliye neden YNK’de olmasın, savunma neden ortak belirlenecek bir adaya verilmesin idi.
Elbette adalet ve yolsuzluk iddiaları tamamen boş değildi.
Yetki bölüşümü adilce olsaydı adaletsizliğe ve yolsuzluğa izin verilmezdi. Bugün de bu duruma düşülmezdi.

Emperyalistlerle ancak çıkar ilişkisi kurulabilir. Çıkar dışında ABD ile bir dostluk olmayacağı açıktır. Saddam devrilmeden önce ABD ile ilişki geliştirilirken, neden savaş uçakları dahil donanımlı bir devlet talebiyle başlanmadı? İlk şart bu olmalıydı. Savaş uçakları olan bir yapı olsaydık, sonradan ortaya çıkan İŞİD, bizi kolay lokma görüp ilk hedef olarak seçer miydi?
Erdoğan’dan onca papara yiyen ABD, bir defa ters düştük diye bize bu ihaneti yapabilir miydi?

Bir de sessiz düşündüklerim var, onları da aktarayım; ABD, Irak’a tabi olmak istemeyen Kurdlere bir ders vermek istedi. Kerkük’ü Irak’a verip petrolü Suriye veya Suriye-Lübnan yahut Ürdün-İsrail üzerinden dünya pazarlarına sürmek. Bu maksatla Kurdistan’ın elindeki petrol kaynakları Abadi kuvvetlerine geçirilecekti. Petrolsüz kalan Kurdler de iyice daralmış bir alana hapsedilecekti.
Sanırım KDP ve YNK bunu gördüğünden bölgeyi Abadi yerine İran’a (Haşdi Şabi üzerinden) teslim etti.
Yanılıp yanılmadığımı zaman gösterecek.


—–
(1) SSCB de emperyalist bir devletti. Hem de bugün değil, ta Lenin zamanından başlayarak.
Ekonomik olarak o seviyede kapital birikimine sahip olmaması, piyasa için üretim yapacak altyapısı olmaması bir şey değiştirmiyor. Lenin ve şürekasının, Çarlığın işgal ettiği coğrafyayı elde tutması bal gibi emperyalist bir faaliyettir. Eğer gerçekten Sosyalist olsalardı Çarlık hapishanesindeki tüm uluslara özgürlük verirlerdi. Aksine elde tutmak için teori yumurtlamayı tercih ettiler! Mazlum Kurd ulusuna karşı, işgalci devleti (TC) destekleyerek çıkar hesabı güttüler.

http://www.vengma.net/2017/10/22/kurdistanda-neler-oldu/